Türklerin Manevi Gücü Claude Farrere;
Bir Fransız Seyhan’ın, askerin gözlerinden ve
tarihte Fransa ve Osmanlı arasındaki dostluğun bozulmasının iki ülke için zararlı
olduğunu aktarıyor. Yazar aslında Avrupa özellikte Fransızların gözünde
gözüken(Altı üstü Türk tü bunlar, Bolşevik bile değildi.) Türklerin aslıdan
daha başarı ve iyi insanlar olduğunu yaşantılarından örnekler vererek
açıklıyor. Kitapta bazı yerlerinde kısa Türk tarihinden bahsetmesi İslam dini
olan saygısı çok etkileyici buldum kitabın tamamı değil ama belirli bir kısmı
gerçekten zevkle okudum. Aslında kitapta birçok kişi ve kuruma(son 3 Padişaha,
Mustafa Kemal e, Cumhuriyetçilere, İttihatçılara) eleştirileri var. Özellikle
Atatürk karşı yoğun eleştirileri var. Ama yanlışta olsa bir şeyler yapmasını
oturmasından daha etkili biliyor. Aslında yazar Atatürk ün, günümüzde olan dini
yanlışları kaldırmak istiyor. Bence başarılıda olamamıştır. Cenabı Allah
insanlığı yarattığın beri bu yanlışlar ve doğrular devam edecektir. Ümidim
yanlışlıklarla doğrular arasındaki masumların heba edilmemesi.
Bir Arap
kadını, bazı romancılar ne derse desin, az çok biraz köledir. Ama bir Türk kadını
aksine, hürdür. Bir Arap kadını yirmi yaşını geçmeden önce,
bir sanat mevzu, bir zevk mevzudur. Okşanır, sevilir ama sözlerine kulak
asılmaz, çünkü zaten söyleyeceklerinin önemi yoktur. Artık gönül çekici halini
kaybettiği andan itibaren de yük taşıyan bir hayvan haline gelir.
Eski Türkiye yi medeniyete götüren tek vasıta
İslam dı. Gerçek bir imanları vardı. Kadınları da kendileri gibi mümindi.
Toprağına, çok çeşitli ve derin köklerle bağlı bir halkın dinini kökünden
sökmeye kalkışmanın iyi bir şey olduğunu iddia edemeyeceğim. Menşelerine çok
yakın olan bir halkın, iç dünyasının temelini teşkil eden
dinini kökünden sökmeye kalkışmanın çok ciddî bir şey olduğuna eminim.
Şimdi Yirminci Asırdayız. On altıncı asırda
değiliz, ama yirmi dördüncü asırda hiç değiliz. Sultan Hamid sağduyuya karşı geldi ve cezasını çekti. Allah'ın rahmeti
üzerine olsun. Ama şunu bilmek lâzım ki, uğranan felâketler sadece onun
hatasından doğmadı. Aksine, kendisinden sonra gelip de Türkiye'yi modernleştirmek
isteyenler de sık sık hatalara düştüler. Ama bu hataları da hoş karşılamak
gerekir. Hataya düşmeyenler hiçbir iş
yapmayanlardır. Bu bakımdan Gazi Mustafa Kemal'i tasvip ediyor ve hatalarından
ötürü onu suçlu bulmuyorum. Türk hanımları da ondan şikâyet ederlerse
haksızlık etmiş olurlar. Ama bu, şikâyet edecekleri hiçbir şey yok demek
değildir.
Belki de yanılıyorum; ama Türkler eski hayatlarıyla
hiçbir ilgi kurmadan yeni bir hayata kavuşmak için giriştikleri tecrübede
muvaffak olabilirlerse çok şaşarım. Bana öyle geliyor ki, bugün kendilerine
menfur gibi görünen, ama onlar için tek kurtuluş yolu olan mazilerine yavaş
yavaş dönmek zorunda kalacaklardır!
Bütün bunlar gerçekten çok tuhaf şeyler. Ancak ihtiyar Türkiye'yi, an’anevi
dininden koparmak isteyenlerin, gerçekten esrarengiz davranışı bunlardan çok
daha tuhaf. Hem bu şekilde davranışları yeni bir din yahut ne bileyim
Herhangi bir yeni felsefe sistemini kabul ettirmek için falan da değil.
Sadece İslâm'ı ortadan kaldırmak için...
Henüz çok saf ve sade olan bir milleti kökünden koparmak için...
Hepsi bu! Hâlbuki bu davranış medeniyeti öldürebilir. Milleti
mahvedebilir.
Ankaralı cumhuriyetçiler, en Batı Avrupalı
ülkelerin medeniyetine eşit medeniyete sahip bir Türkiye İstiyor fakat bu
medeniyetin örneği Uzakdoğu da hazırlıyorlar. Sanki Moskova'da hazırlanmış bir
plân!
Gazi Mustafa Kemal —bundan sonra Atatürk diyelim-
ve Cumhuriyet Türkleri cedlerinin mirasını hor görmeye başladılar.
Buna hakları yok. Ecdadımız, ecdadımızdır. Tabiat
kanunu veraseti hor görmeye izin vermez.
Ebediyen gevsek bir ırk olan İranlılar, onlardan(Türklerden) daima korka gelmişlerdi. Bunlar
kara gözlü, çıkık elmacık,kemikli, sarışın, ufak tefek süvarilerdir.
Şuna önemle dikkatinizi çekmek isterim, Araplar, Türk değildir. Aradaki
fark da muazzamdır. Taaa Hazret-i Nuh zamanına çıkar. Araplar Sam'ın, Türkler
Yafes’in oğludur.
Ve eğer, Hz. Muhammed Arap olmasaydı, Araplar belki de hiçbir zaman
önem kazanamayacaktı.
…Camin imamı olan kadı, çeşitli diller bilen muhterem bir zattı.
Bildiği kadar Fransızcasıyla bana izahat verdi:
— Çünkü satıcılar, sana sattıkları eşyadan kâr ettiler...
Evet... Yüzde on kazandılar. Hâlbuki yabancıdan kâr alınmaz...
Kitapta şöyle yazar: «Yabancıya misafirin gibi muamele edeceksin...»
Yorumlar
Yorum Gönder