Masayı Kim Toplamalı? Küçük Bir Olay Kadın Erkek İlişkileri Hakkında Bize Ne Söyler?


Bu yazıda yaşadığım küçük ama öğretici bir olayı anlatıyorum. Ardından kadın erkek ilişkilerine dair erkek bakış açısından bazı çıkarımlar yapıyorum. Gündelik hayatta fark edilmeden yaşanan olaylar ve kadın erkek bakış açısına ışık tutmak.

Bu blogda daha önce de benzer konulara değindim. İlişkilerde meselesi sıkça karşıma çıkıyor. 

Kızlı erkekli bir toplantı sırasında birlikte bir yemeye şeyler yapmaya karar verdik. Ortam samimiydi ve herkes rahat görünüyordu. Biz erkekler yiyecek almak için dışarı çıktık. Kısa sürede geri döndük ve masayı ayarladık. Daha az çöp oluşmasını istedik. Bu yüzden yanımızda getirdiğimiz kâğıtları masa örtüsü olarak kullanmayı planladık.

Bu tercih bilinçliydi, pratikti ve kimseyi yormuyordu. Erkeklerin Marslı tarafı tam olarak burada devreye giriyordu. Sorunu basitçe çözmek istedik.

Bu sırada kadınlar mutfağa geçti. tabaklar aldılar ve şişe kolalar için bardaklar getirdiler. Bu karar bize sorulmadan alındı. 

Fast food yemekleri kadınların getiridikleri tabaklara koyduk. Kolaları bardaklara boşalttık ve içtik.  Yemek bittikten sonra masaya bakıldı. Kadınlardan biri masayı toplamamız gerektiğini söyledi. Bunu doğal bir görev paylaşımı gibi sundu.

Ben neden diye sordum. Böyle bir görev dağılımı yapmadığımızı hatırlattım. 

Masayı onların hazırladığını söyledi. Bu yüzden bizim kaldırmamız gerektiğini ifade etti. 

Tabak ve bardak talebimiz olmadığını söyledim. Eşitlik için yapmak zorunda  olduğumuz söylendi. Bu dil beni rahatsız etti. Çünkü zorunluluk eşit ilişkilerde sağlıklı değildir.

Bu tercihlerle ekstra iş çıktığını söyledim. Ayrıca gereksiz bir kirlilik oluştuğunu belirttim. Bu bir suçlama değildi. Bir tespitti.

Estetik gerekçesi öne sürüldü. Masanın daha güzel göründüğü söylendi. Şuan da estetik bir kaygım olmadığını söyledim. Kendi kaygısının bize yansıtıldığını ifade ettim..

Masaya güzellik kattığını söyledi. 
Bu noktada kadının bakış açısını da görmezden gelmiyorum. Estetik kaygı, düzen ihtiyacı ve ortamı güzelleştirme arzusu kadınlar için anlamlı olabilir. Bu çaba çoğu zaman emek olarak görülmek ister. Ben bunu anlıyorum ve küçümsemiyorum.

Ancak sorun burada başlıyor. Bir kişinin kendi kaygısını haklı görmesi, karşısındakinin alanına girmesini meşru kılmaz. Estetik bir tercih, ortak karar hâline gelmediğinde karşı taraf adına karar vermeye dönüşür.

Benim anlatmaya çalıştığım tam olarak buydu. Kadının niyetini anladım. Kaygısını da gördüm. Ancak bana sorulmadan benim adıma karar alındı. Bu durum iyi niyetli olsa bile saygı sınırını aşar. Bende gönüllü yaptığını düşündüm diyelim. 

Bir erkeğin alanına girip ardından bunu doğal bir görev gibi sunmak, eşitlikten uzaklaşır.  Eğer eşitlik kaygısı var ise önce danışmayı gerektirir. Danışılmadan yapılan her düzenleme, karşı tarafı edilgen hâle getirir.

John Gray’in anlattığı Mars ve Venüs farkı tam da buydu. Erkek çözmek ister. Kadın hissettirmek ister. Erkek işi bitirmek ister. Kadın süreci yaşamak ister.

Benim için masa işlevseldi. Onun için masa bir sunum alanıydı.

Erkekler çoğu zaman görev verildiğinde değil, anlaşıldığında sorumluluk alır. Kadınlar ise emek verdiklerinde bunun görülmesini ister.

Bu olayda emek görünür oldu. Ancak karar süreci görünmez kaldı. 

İlişkilerde görev niyetle verilmez. Dayatmayla paylaşılmaz.

Benim hiç anlamıyorsun ifadesi üzerine düşünürken de aynı noktaya geldim. Anlaşılmak beklenti oluşturmak  için önce açık iletişim gerekir.

Erkek bakış açısından mesele çok nettir. Bana sor. Ben de sorumluluğu alayım. Bana sorulmadan alınan karar, iyi niyetli olsa bile benim sorunum değildir.

Bu yazıyı bir savunma olarak görmüyorum. Bir deneyim paylaşımı olarak görüyorum. Aynı zamanda erkek bakış açısından bir sınır hatırlatması olarak da ele alıyorum. Okuyan herkes kendi yaşadığını hatırlayacaktır.

Sonuç olarak erkekler Marslı kalabilir. Kadınlar Venüslü kalabilir. Sorun bu değildir. Sorun, birbirinin gezegenini yok saymaktır.

Erkek açısından mesele nettir. Bana sor. Ben de sorumluluğu alayım. Bana sorulmadan alınan karar, iyi niyetli bile olsa saygı üretmez. Aksine mesafe yaratır.

Ben yaşadığımı yazdım. Yorum yapmak okuyucuya kaldı. Ancak şundan eminim. Küçük anlar büyük gerçekleri açığa çıkarır.

Peki sizce bir ilişkide estetik mi önceliklidir, yoksa karşılıklı onay mı? Birinin iyi niyetle yaptığı bir düzenleme, diğerinin alanına girdiğinde hâlâ haklı sayılır mı? Yoksa asıl mesele, masadan çok sınırlar mıdır?

Yorumlar