MEVLÜT DİNÇ "HAYAT BİR OYUN" Kitabı
Ben 1994 yılı Ramazan bayramı sabah 10.00 da atari de bütün bayram harçlığımı kaybettim. O günden beri hiç dijital oyun oynamadım. Bu konuda beceriksizim, sabırsızım oyunun sonundaki sanal başarıda beni mutlu etmiyor.
Kitap genel olarak 3 bölümden
oluşuyor. Çocukluğu ve gençliği, İngiltere yılları ve Türkiye dönüşü. Birçok otobiyografi kitabı okudum, bu kadar
içten bu kadar ayrıntılı kitapla ilk kez karşılaşıyorum. Kitabın akışı
ve dili çok iyi. Kitap okurken her satırını kendim yaşıyormuş gibi hissettim.
Kitap yokluktan varlığa doğru çağımızın hikayesi gibi, 1980 öncesi yokluğu görmüş ve 1990 sonrası varlığın tavan
yaptığı süreci kitapta görebiliyorsunuz.
İmkânsızlıklar içinde büyümüş, bol
bol yürümek zorunda kalmış, 80 darbe dönemi olaylarını yaşamış, yurt dışı
çalışma zorluluklarını görmüş, yurt dışı emeklilik imkânlarını zorlamış herkesin ortak anı bulacağı bir kitap.
Gölköy‘e, Ordu’ya, İzmit’e,
Alikahya’ya İstanbul’la, İngiltere’ye
yolu düşen herkesin birçok ortak anı bulacağı bir kitap.
Atari salonlarına gitmiş, evine
kaset oyun almış, bilgisayar ile birazcık ilgilenen, yazılımla uğraşı olan ve
girişimci ruha sahip herkesin birçok şeyler bulacağı kitap.
Yazarın bazı anılarında, duygusal
anlara şahit oluyorsunuz babasının bebek
iken evi terk etmesi, annesi ile tek kalması. Kendi evinde yakacak odun yok iken
okula götürmeye çalışması. Gölköy’de çalışmış biri olarak 2 saatlik yolu 12 yaşındaki bir çocuğun yoğun kar yağışında ölme ihtimaline rağmen imkânsızlıktan
dolayı yokuş yukarı yürümesi. Beni çok etkiledi. Bu kadar rahat, dayım olması
idi ölebilirdim demesi olayın ne kadar alışılmış bir durum olduğunu da
gösteriyor.
İlk kez içinde Alikahya geçen bir
kitapla karşılaştım. Alikahya adını görmek çok mutlu etti.
Kitabın ilk bölümünde isimleri geçen
birçok kişiyi, özellikle Alikahya'nın kuruluş zamanlarında emeği geçen Cesim amca ve eşi,
Koreli amca gibi isimleri görmek beni geçmişe götürdü.
Dünyanın ve ülkemizin dijital
dönüşümünün kilometre taşlarına dokunmuş birinin hayatını bütün ayrıntıları ile aktarmış. Aynı zamanda
oyun sektörü ve Türkiye oyun sektörü için eşsiz bir kaynak niteliğinde.
Yazılım sektörünün 30 yıllık zaman
çizelgesi gibi eser. Z80 başlıyor, Amiga, Atari, PS, Nintendo gibi oyun
platformlarının doğuşuna da şahit oluyorsunuz.
İlk başladığı zamanlarda photoshop
bile yok iken kendisinin grafik editörü yapması daha sonrasında oyun müzikleri
için kendi müzik editörünü yapması olağan üstü bir başarı.
Mevlut Abi her zaman etkili ve
farklı bir şeyler yapmaya çalışıyor. Farklı bakış açısını oyunlarına ve çalışmalarına
yansıtmış. Last Nina ,First Samurai ve bunların yanında bence
de “Gerry the Germ!” oyununda ki mikrop
karakteri doğru bir seçim değil. İnsanlar
dünyayı kurtarmak istiyor Mevlüt Abi virüs besliyor. 😊
Kitapta özelikle dikkatimi çeken
başka konu ise bu işlerle genelde 16-18 yaş grubundaki gençlerin yoğun olarak
ilgilenmesi. Bu gençler geniş zamanları, merak, tutku ve montör/usta/kaynak da
var ise mükemmel işler çıkarır sanırım. Yazılım olayına ne kadar önce başlanırsa
o kadar mesafe alınıyor. Ben o yaşlarda iken 1998 gibi bende ilk kez Z80 ile okulda
tanıştım ama öğretmenler dâhil kimse ne olduğunu ve nasıl çalıştığını
bilmiyordu. MEB yayınlarından mikro denetleyici kitabı aldım. Kitap Z80 öğrenmek için çok açıklayıcı ve
anlaşılır gelmemişti. Birde ne kadar Z80 olsa da öğretmenimizden izinsiz
kullanamıyorduk.
Oyunlar planlanırken sosyolojisinin de önemli olduğunu öğrendim. Oyuncu davranışları çok önemli ve her topluluğa göre
farklı seviyelerde oyunların yayınlandığını öğrendim.
Kitap sadece yazarın hayatını değil
aynı zamanda yazılım işleri uğraşan işletmelere ve gençlere tecrübe ve bilgi
aktarımı konusunda çok iyi bir kaynak niteliğinde.
Yapımcılar için komisyon ve telif
haklarının ihmal edilmemesi gerektiğini, şirket kurulduğu ve kapatıldığı zaman
resmi sorumlukların öneminden bahsediyor.
Kitabın özellikle İngiltere
dönüşündeki memleket için yaptığı çalışmalar hayranlık verici. Memlekette
karşılaştığı sıkıntılar ve vizyonsuz yöneticilerden, okurken beni bile çok
rahatsız etti. "Şaşırdık mı,hayır;üzücü"
Yazar milli olmak ne demek ise bunu
hem yapmış hemen de bütün eserlerinde
kullanmış. İlk oyununu “9 Taşı” yapması, oyunlarında Nasrettin Hoca gibi
karakter oluşturması,C4 robot oyunu sadece Türkçe yapması ve Türkiye geldikten
sonraki her eserinde milli değerlere ve çok kültürlüğüne önem verdiğini görüyorsunuz.
Türkiye gelerek bütün emeklerini memleket için harcaması da milli davranışını
gösteriyor.
Sevgili Adem,
YanıtlaSilKitabımı okudğun ve bu kadar güzel bir şekilde özetlediğin için teşekkür ederim. Umarım senin gibi bir sürü okur il ebulşur kitap. Desteğin ve ilgin için çok teşekkürler.
Mevlüt Bey; Ellerinize yüreğinize sağlık. Bir çok insanın elinde olması gereken çok değerli bir eser. Sizin yaşamınız, aynı zamanda dijital dönüşümün tarihi,bunu bir kitaba dönüştürmeniz çok önemli bir adım olmuş. Yıllar geçtikte bir çok kişi ve kurumun faydalanacağı ve referans alacağı bir kaynak olmuş.
YanıtlaSil