Cumhuriyet Dönemi Ahlak Eğitimi-Safiye KESKİN
Yazar öğretmenlik
yapmış ve eğitimin mutfağında bulunmuş. Kitapta yazarın bu mutfaktan çıktığını hissediyorsunuz. Genelde birçok kişi, kendi mesleğinin önemini, abartır ve
dünyayı kendi mesleğinin kurtaracağını düşünür. Bu düşünceyi en çok imam hatip
öğretmenlerinde ve mezunlarında görürüm. Kitabı alınca imam hatip mezunu olan
hocama ön yargı ile başladım. Hocam araştırmasında objektif durmuş, her hangi
bir kurum veya kişileri taraf olmamış.
Hocamın araştırmasında birçok kaynaktan
yararlandığını okurken hissediyorsunuz. Kaynaklar en ince ayrıntısı ile
incelendiği meclis tutanakların bile didik didik edildiğini görüyorsunuz.
Gerçekten emek verilmiş bir eser. Ahlak eğitimi alanı hepimizin için önemli
olduğu halde araştırma ihtiyacı duyulmamıştır. Belki herkes kendi ahlakının en doğrusu
olduğunu düşündüğü için araştırılması gereğini duymamış.
Hocam bu alanı İttihat ve Terakki’den başlayarak 2010 yılına kadar ayrıntılı inceleyerek geçmişimize bir ayna tutmuştur. Süreçleri anlamak için çok önemli ve değerli eser. Hocam eserinde sadece ahlaka değil o dönemdeki karar vericilerin etkilendikleri siyasi düşüncelere de değinilmiş. Dünyada yaygın olan siyasi düşüncelerin ahlak anlayışına nasıl etki etiğini açıklamış.
Hocam bu alanı İttihat ve Terakki’den başlayarak 2010 yılına kadar ayrıntılı inceleyerek geçmişimize bir ayna tutmuştur. Süreçleri anlamak için çok önemli ve değerli eser. Hocam eserinde sadece ahlaka değil o dönemdeki karar vericilerin etkilendikleri siyasi düşüncelere de değinilmiş. Dünyada yaygın olan siyasi düşüncelerin ahlak anlayışına nasıl etki etiğini açıklamış.
İki yüzyıllık
örgün eğitim sistemine bakıldığında her fikir yöneticiler aracılığı ile eğitim
öğretimde kendine yer bulduğunu bu eserde de görüyoruz.
Hocam kitabının
başında ahlak kavramlarından ve ahlakın şekillendirdiği toplumun
beklentilerinden bahsediyor. Hocamın eserindeki Ahlak Eğitimi ve Öğretimi başlığı veliler için bir rehber
niteliğinde.
İnsan üzerinden
baskı unsuru olan vicdanın, “ahlakı
değerlere göre değiştiği” hocamın çok önemli bir tespiti.
Son zamanlarda
eğitim anlayışını ve klasik okul ortamının tartışıldığı ve örf adetlerin yerini
telefon televizyon gibi kitle iletişim araçları ile oluşan yeni kültür ile ne
kadar milli kalınır ve hangi ortak ahlaktan bahsedilir?
Popüler
kültür ne kadar ben ol, birey ol dese de hocamın belirtiği çok önemli unsur
var.
“Toplum insandan her an bir takım
görevler bekler”
Yazarın en
başında söylediği özgür bireyler
kendilerini tanır sonra dini tanır. En temel dinin de söylediği Hz. İbrahim’i, Yaradanı arayan çocuk Hayy’ı veya Kuran-I Kerimde birçok yerde gecen bakmazlar mı? İle belirtilen ayetlerdeki
temel unsura vurgu yapmıştır.
İlk önce çocuğun kendi yaşamındaki
kültürün farkına varması gerekir ve ikinci olarak bu bilince vardıktan sonra
kendini bunun dışına çıkartabilmeli onu eleştirmeli ve yeniden oluştura
bilmelidir. Ben kimim? Kimlik sorusunu
çocuğun kendine sorması önemlidir.
Hocamın fikri
çok değerli sanırım dini anlamamız ve gelişmemizdeki altın kurallardan biride
bu.
Yetişmekte olan bir çocuğun ya da
gencin sahip olduğu gücü olumlu yönde
üretime dönüştürmesi için haklarının ve özgürlerinin farkında olması gerekir.
Dinler
olmasa idi dünya daha iyi bir yer mi olacaktı? Soruna en iyi cevabı hocam
yazısında vermiştir.
Kanundan veya kınanmadan kaçmak
kurtulmak mümkün iken inanlar için insan her an tanrının gözetimindedir.
İnsan hayatına ağır basan onun
yönünü tayin eden şeyin sözlerden çok eylemler olduğu.
Aslında bu
söze ait birçok atasözümüz var bu yazıda bunun öneminde bahsedilmesi çok
yerinde olmuş. Bu noktadan bakınca İsmail Hakkı Tonguç’un eylem ağırlıklı
eğitim anlayışı ile aynı noktada buluşuyor.
Peygamberimiz
din öğretiminde 10 yaşına kadar olan süreci, kritik dönemi belirtmiştir. Öğrenmenin
en önemli yıllarında aileleri ile olan çocukların din öğretimin sorumluluğu da
büyük kısmı ailelerindedir. Aileler, Allah'ı araç ederek korkutma ile eğitim ve sorumluklarını Allah'a yıkma eğilimi
seçmiş. Sistemin aksayan kısımlarının, okullar üzerinden tamamlanması gerekliliğini
yazar aktarmıştır.
Cumhuriyet Öncesi İttihat ve Terakki
Dönemi
Kitapta, cumhuriyet dönemi ahlaki gelişiminin etkilendiği, ittihat ve terakki den başlayarak,
sosyoloji biliminin eğitimdeki önemini vurgulayan Ziya Gökalp ile devam
etmiştir.
Atatürk Dönemi:
Atatürk’ün mili eğitimden maksadının
din eğitim öğretimini dışarıda bıraktığı sonucu çıkarmak doğru değildir.
Sözleri yüzeysel olarak ve ön
yargılı bir şekilde yorumlanarak dini dışarıda bırakan bir eğitim felsefesi
benimsenmesine gidilmiştir.
İnönü Dönemi:
Milliyetçilik etkisini yetirmiş
yerini hızlıca batıcılığa bırakmıştır. Milliyetçilikle en etkili silah
kominizim görünmüştür.
Kemalist ideolojinin tarihi
Türk-Kültür kadrolarından çıkarılarak Greko-Romen Kaynaklara yönelinmesi ve
dönüşümü olan yeni bir dönemdir.
İsmail
Hakkı Tonguç’un uygulamalı eğitimi önem verdiğini de bu kitapta keşfettim.
Bunun en iyi uygulama alanı sanırım Köy Enstitüleri.
Son Dönem:
2000 yılına
kadar din eğitimi, ilmihal içerikli ve davranışçı yöntem tercih edilmiş, 2000
yılından sonra ise ahlak merkezli bilişsel öğrenme yöntemi benimsenmiştir.
Kitabın
içinde imam hatip ders programlarında çok ilköğretim ve düz lise programları
incelenmiş imam hatiplerin ahlakı ders içerikleri ile ilgili bilgi verilmemiş.
Kaynak olarak ahlak içerikli derslerden ziyade sadece ahlak adındaki dersler incelemeye
almış olabilir. Mesela peygamberin yaşamını ailelere örnekler alınabileceği aktarılmış
ama imam hatipteki siyer dersine değinilmemiş.
Yorumlar
Yorum Gönder