Öğretmenin Gözü ile Öğretmenlik
Cumhuriyetin ilk yıllarında, hedeflenen
köklü değişimlerin eğitim sistemi
yoluyla gerçekleştirilmesi diğer pek çok mesleğe kıyasla daha kısa yoldan
meslek sahibi olmak isteyenler, daha fazla kamu istihdamı talep edenler ile kadınlar
öğretmenlik mesleğini oransal olarak daha fazla tercih etmiştir. Bu durum,
zaman içinde öğretmenliğin daha çok kadın mesleği olarak algılanmasıyla sonuçlanmıştır.
Öte yandan,öğretmenlik yakın tarihe kadar istihdam edilebilirliğin en yüksek olduğu meslekler arasında yer almaktaydı.
Zonguldak ilinde yaşayan 549 öğretmen,
628 öğrenci ve 550 velinin öğretmenlik mesleği ile ilgili görüşlerine başvurulmuştur.
Öğretmenler arasında “Sizce devlet öğretmene
ne kadar değer veriyor?” sorusuna “çok” cevabı verenlerin oranı sadece %2,2 dir.
Kendi çocuğunun öğretmen olmasını
isteyen öğretmenlerin oranı %36 iken, öğretmenlerin yarısına yakını yeniden
meslek seçmesi gerekse öğretmenlik mesleğini seçmeyeceklerini ifade etmiştir.
Memnuniyetsizliklerinin sebepleri arasında
ise ;
%39 oranla gelir yetersizliği,
%29 oranla öğretmenlik mesleğinin yıpratıcı
olması,
%13 oranla sosyal imkanların azlığı ve
%11 oranla mesleki doyumun azlığı gösterilmiştir
.
Gerçekleştirilen çok sayıda araştırma;
mesleki özerkliğin eksikliği,
eğitim sistemi ile ilgili yapılan değişikliklerde
öğretmenlerin karar alma süreçlerinin dışında tutulması,
maaşların yetersizliği,
medyada öğretmenlikle ilgili yer alan
olumsuz ifadelerin varlığı ile
iş doyumu arasında negatif bir ilişki
olduğunu göstermektedir.
Toplumun öğretmenlik mesleğini ideal
olarak görmesinin sebebini ise, mesleğin saygınlığından öte, mesai ve tatil
konusundaki değerlendirmeleri ile ilişkilendirilmiştir.
Öğretmenlerin %89.9 göre; Öğretmenlerin
çalışma koşulları toplumun bildiğinden daha kötüdür.
Birincisi Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde öğretmen
kavramı, bir din görevlisi olan “hoca”dan ya da “imam”dan bir devlet görevlisi olan
“muallim”e dönüşmüştür.
İkinci ise Cumhuriyetin ilk dönemine damgasını vuran “devletin modernleştirici
öğretmenidir”.
Dördüncüsü ise, 1980’lerden bu yana uygulanan neoliberal politikaların ortaya çıkardığı “sınava hazırlayıcı teknisyen öğretmendir”.
Ödevler ve okul da yapılan sınavlar çoğunlukla gereksiz
ve eziyet olarak algılanmakta, bunun beraberinde ise sınava yatırım yapmayan tüm
öğretmen uygulamaları tepki çekebilmekte ve anlamsızlaştırılmaktadır.
Birçok dizi ve filmde kendine sıklıkla
yer bulan öğretmen figürü; takıntılı, yaşamı okula sıkışmış, fiziki
eksiklikleri nedeni ile öğrencilerin
alay konusu edindiği, abartılı tasvirlerle yetersiz kişilikler profiline bürünme eğilimi
göstermektedir. Gerçekle hayali ayırt etme konusunda henüz gelişmekte olan çocukların
ilgisini daha çok çekebilen bu tur dizilerin yansımaları uzun yıllar sürmektedir.
Öğretmenlerin az çalışıp çok tatil yaptığı
dile getirilirken,
iş yükü hesaplamasında ön hazırlık ve planlama, ödev ve sınav değerlendirme, nöbet, rehberlik, prosedürel bilgi ve belge düzenleme, ikili öğretimin doğurduğu mesai kaymaları gibi uygulamaların dikkate alınmadığı görülmektedir.
iş yükü hesaplamasında ön hazırlık ve planlama, ödev ve sınav değerlendirme, nöbet, rehberlik, prosedürel bilgi ve belge düzenleme, ikili öğretimin doğurduğu mesai kaymaları gibi uygulamaların dikkate alınmadığı görülmektedir.
Nüfus artışı, planlama hataları ve coğrafi
dağılım sorunları eklendiğinde, eğitim sisteminde elde edilen tüm başarısızlık öğretmenlere
fatura edilmektedir.
Yeterlik alanlarını tam olarak tanımlamayan,
uzmanlaşma kanalları bulunmayan, gelişmiş dünya ortalamasında hizmet içi eğitime
en az kaynak ayıran ve bunu en verimsiz şekilde işleten sistemin, neredeyse tek sorumlu
olarak öğretmeni göstermesi yanlış bir analizdir.
Mesleki ve teknik eğitime verilen önemin
her geçen gün daha çok vurgulandığı ülkemizde, meslek lisesinde görev yapan öğretmenler
için elde edilen bu olumsuz tablonun arkasında yatan sebeplerin tüm detaylarıyla
incelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması zorunludur.
Toplumsal algının mesleki eğitimi, genel eğitimin ikincil bir kademesi olarak görülmesi ile ilişkilendirilebilir. İş kazalarının ciddi bir kısmının nitelikli iş gücü üretilememesi ve tehlikeli işler için insanlara gereken donanımın aktarılamaması ile yakından ilgilidir.
Toplumsal algının mesleki eğitimi, genel eğitimin ikincil bir kademesi olarak görülmesi ile ilişkilendirilebilir. İş kazalarının ciddi bir kısmının nitelikli iş gücü üretilememesi ve tehlikeli işler için insanlara gereken donanımın aktarılamaması ile yakından ilgilidir.
Devamı için TEDMEM Öğretmen Gözü ile Öğretmenlik.
Paylaşıma izin veren ve bu çalışmayı gerçekleştiren bütün TEDMEM ailesine teşekkür ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder