BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE-GRIGORY PETROV


Zevkle okuduğum kitap kesinlikle tavsiye ederim. Kitap bir çok konu hakkında bilgilendirme yapıyor,bunlardan bazıları Kahramanlar ve Milletler, Sonsuz Mücadele, Din Adamları, Yönetim, Kışla, Futbol, Ebeveynler ve Çocukları... Her satırı büyük keyifle okudum tavsiye ederim. Kitabı Başöğretmen Atatürk'ün de tavsiye etmiş.
Yeni toplumlar, kendileriyle birlikte yeni şarkılar üretir.Yeni nesillere artık eskimiş, zaman aşımına uğramış yönetim biçimleri ve yasalar zorla uygulanmaz.


Akıl ve sağduyu sahibi devlet adamlarına sahip olan ülkelerden artık bu iş böyle yapılmamaktadır. Bu ülkelerde, krizlere, kaoslara, toplumsal sarsıntı ve çalkantılara yol açmadan, daha bilgece, daha adilce yöntemlere başvurmaktadır.
Bir millet nasılsa,  devlet adamları da onlar gibidir.

Halkınızı her işini zamanında yapma, disiplinli ve düzenli çalışmaya çalıştırınız.
Bir şekilde öğrenmen olan, öğretmenlik görevini hor gören mesai düşkünleri vardır.
Cahil ve ahlaksız memurlar; Görevlerine ne kadar ilgisizler ise, halka karşı o kadar mağrur ve kibirli idiler.
Memurlar halkın hizmetçileridirler.

Henüz kültür ve medeniyet alanında ilerleyememiş milletler İngilizlerin komik ve zararlı davranışlarını kopya ettiler.
Eğitimlerini henüz tamamlamış olan Avrupa gençleri İngilizlerden aldıkları futbol adeta din olmuştu.
Futbol için ayrıca köşe yazıları konulmuş ve sığır bacağı gibi güçlü bacakların mezuniyetlerinden uzun uzadıya bahsetmek artık gazetecilik sayılıyordu.
(...) gençlerde zeka dolu beyinler yerine güçlü manda ayakların oluşmasına razı olmadılar.
Bacakları öküz ayağı gibi güçlü, ama beyinleri koyun beyni gibi zayıf insanlar bizim idealimiz değildir.

Paris'e gidenler içkili gazinoları öğreniyorlar. Almanya`ya gidenler, birahaneye devam etmeye alışıyorlar. İngiltere ye gidenler de futbol öğreniyorlar.

Babalar geç vakitlere kadar zamanlarını kahvehanede ve kulüplerde oturarak ve iskambil oynayarak geçirirler. Ama çocuklarıyla asla meşgul olmazlar. Çünkü bunun için vakitleri yoktur.
... "haydi bakalım şimdi odanıza çekilin, gürültü etmeden kendi kendi kendinize oynayın." derler. Aslında bunun anlamı başımızdan defolun da ne isterseniz yapın. Sadece bizi rahatsız etmeyin.

Çocukların azarlama,kınama ve cezayla itaatkar ve sevgi dolu olabileceklerini sanmayın. Onların yanında öyle davranınız ki sizin meziyetlerinizi bizzat görerek sizi sevmeye başlasınlar.

Herkes hayattan bir şey almak ister ama ona bir şey vermek istemez.

Çoğu kimse hayata menfaatçi zorba ve asalak olarak atılır. 
Hayatin anlamını bu asalaklar da ararlar.
Çocuklar büyüdüklerinde zorba aç gözlü şehvet düşkünü tembel ve vurdumduymaz olurlar.
Çocukların iyi terbiye görmesi meselesi sadece aileleri ilgilendiren bir mesele olmayıp aynı zamanda toplumu ve devleti de ciddi bir şekilde ilgilendiren hayati meseledir.
Kötü bir nesilden gelen memurlar bencil ve uyuşuk,devlet adamları; politik madrabaz olurlar. Milletvekilleri çıkar peşinde koşarlar.
Basın sokak fahişelerinin albümlerine döner.
...Jukko Yarvinen:
"Mahkeme beni mahkum etti.
Hileli kantardan söz etmeyi düşündüm, ama köylüler kantardan şikayet etmeyeceklerine dair imzayla yükümlülük altına girmişlerdi;vazgeçtim.
Köleler!... Aptallar!... Şikayet edecek olurlar ise tüccar artık kimseye veresiye vermez diye korkulardı.

Zavallı halk!... Zavallı insanlar... Hem soyuluyorlar, hemde birbirlerini soyarlar.


İyi beslenen insan,iyi beslenen bir toplum, daha az içki tüketir.
Büyük İskender, Anibal,Scipion,Cesar,... ve daha bunlar gibi binlerce kumandan, başka halkların topraklarını işgal etmekten başka ne yapmışlardır?(Atilla'nın Romayı almamasının cevabını da vermiş.)
Aydın olmak modaya uygun kıyafetler giymek veya kolalı yakalık ve modern şapka takmak değildir. Halk size, iyi bir ücret almanız ve akşamları sözde okuma salonlarında kağıt ve domino oynamanız için okutup terbiye vermedi.”
“…Ruhen eğitmen olmayanlar, okulu bırakın. Başka bir uğraş bulun, yazıhanelere gidin, tüccar olun. Başka işlerle ilgilenin. Ama canlı ruha ve büyük bilgiye gerek duyulan meslekleri işgal etmeyin…


 


Yorumlar

  1. Merhaba Ebru Hanım; Blog sayfanızdaki yazınızı uzun zaman önce okudum. Ellerinize yüreğinize sağlık. :-)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder